Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
16/09/2017

Gizem, ilk albümü Aşk Uykusu'nu anlatıyor

İki yıldır üzerinde çalıştığı ilk EP'si Aşk Uykusu’nu geçen ay dinleyicilerle buluşturan genç şarkıcı Gizem, sorularımızı yanıtladı. 


Mahmut Tuncer gibi Türkiye’de ikon olmuş bir ünlünün kızı olarak müzik kulvarında yol almak sence riskli mi?
Genelde bizim ülkede ünlülerin ailelerinde büyüyen çocuklar şımarık yetiştiriliyor. Özellikle de 80’lerde ünlü olan isimlere baktığımızda, maddi zorluklarla büyümüş ve yokluk çekmiş, bu sebeple de çocuk sahibi olunca varını yoğunu o çocukların önüne seren insanların yetiştirdiği çocuklara alışığız. Ailem beni kesinlikle bu şekilde yetiştirmedi. Hem babam hem de annem özverili davranmakla, şımartmanın arasındaki çizgiyi ellerinden geldiğince korumaya özen gösterdiler. Bana yer sofrasında da, iyi bir restoranda da nasıl davranmam gerektiğini öğrettiler. O yüzden kendimi sıradan “babasına özenen çocuklar” gibi görmüyorum. Benim babam hem internette caps’leri yapılan, hem şarkıları sevilerek dinlenen hem de yeri geldiğinde metrobüse binen ve halkla iç içe olmayı seven, şöhreti hazmetmiş bir insan. Onu model alarak yetiştiğim için hem çok şanslıyım, kendisiyle birlikte müzik piyasasında yer almayı riskli bulmuyorum.

Babanla nasıl bir ilişkin var?
Babam gerçekten mütevazı ve kendi dünyasında yaşamayı seven bir insan. Esprili ve neşeli yanı elbette özel yaşamında da devam ediyor; ancak ünlü olmasının dışında doğallığından zerre kaybetmemiş bir karakter. Biz de her normal aile gibi akşam yemeğini bir arada yiyen, büyüklerimize hürmet gösteren, ilişkileri kuvvetli bir aileyiz. Babam hiçbir zaman sansasyonlarıyla meşhur olan ya da manşetlerde boy gösteren bir insan olmadı. Babamın yaşamında elbette ona özel ihtimam gösterilen anlar olmuştur; ancak babamın en VIP ortamlarda bile bizzat kendisinden çok çevresi bu şartların avantajını yaşamıştır. Alçakgönüllülük pek o camiada rastlanan bir özellik değil, ben babamın bu yönünü kendime çok örnek alıyorum. 
 


Albümüne gelirsek; şarkılarının pop piyasasından daha ayrıksı bir duruşu var, bunu neye bağlıyorsun?
Ben bir şarkıcının elinden geldiğince her tarzdan şarkıyı söyleyebilmesi gerektiğine inanıyorum. Mesela caz müzik benim tarzımın dışında ancak o tarz bir şarkıyı söylemeye niyetlenirsem de elimden geldiğince sana o duyguyu geçirebilmem gerektiğini savunuyorum. Belki bir caz eserinin duygusunu Işın Karaca dinleyene daha iyi geçirebilir ancak ben de bunu en azından bir ses sanatçısı olarak denemekten çekinmem. Prodüktörüm Ayla Çelik’le bir araya geldiğimizde, seçtiğimiz şarkıların birbirinden farklı kimlikle taşımasını da bu sebeple arzu ettik. Sesimi birden fazla tarzda öne çıkarabileceğim seçimler yaptık. Ayla Çelik’i kendi karakterime çok yakın buluyorum, onunla çalışmak bu yüzden de büyük keyifti. Şarkılarla kalp bağı kurmak benim için çok önemliydi, bir noktada bağ kuramadığım şarkıyı layıkıyla söyleyebileceğimi hiç sanmıyorum.
 


Albümde Aşk Uykusu’nun bir de piyano versiyonu var. Bu fikir kimden çıktı ve senin favorin hangi versiyonu?
Bu fikir, albümdeki tüm şarkıların düzenlemesine imza atan ve ayrıca müzik direktörüm olan Erhan Bayrak’a aitti. Erhan abiye inanılmaz güvenirim ve onun önerilerini sorgusuz sualsiz yerine getirmeye gayret ederim;İ çünkü bilirim ki sanatçısı için en iyisini ister. Aşk Uykusu’nun iki versiyonunu da çok seviyorum, çok değişken bir ruh haline sahip olduğum için iki versiyon arasındaki favorim o günkü haleti ruhiye durumuma göre farklılık gösteriyor.

Oyunculuk eğitimi de aldın, o yönde bir projen var mı?
Ben kendi içimde pek çok farklı kimlik barındırdığımı düşünüyorum. Asla sadece müzik, asla sadece oyunculuk ya da asla tek bir şey –o her neyse- ile kendimi kısıtlamayı düşünmedim. Zaman ayırdığım ve hedeflediğim şeyler için doğru adımlarla ilerlemek istiyorum. Yine de müziğin önceliğim olduğunu söylemem gerek.