Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
11/09/2018

La Casa De Papel’in sesi Cecilia Krull İstanbul konseri öncesi Postkolik'in sorularını yanıtladı

La Casa De Papel’in soundtrack’ine sesiyle hayat veren Cecilia Krull, İstanbullu dinleyicisiyle ilk buluşması için Salon IKSV’ye geliyor. 21-22 Eylül’deki  performanslar öncesinde merak ettiklerimizi sorduk.


Seni ve sesini La Casa De Papel’de seslendirdiğin “My Life Is Going On” şarkısıyla tanıdık. Bu proje kariyerinde nasıl bir yerde duruyor?
Kuşkusuz ki kariyerimdeki dönüm noktalarından biri… Uzun yıllardır soundtrack’ler konusunda çok başarılı çalışmalara imza atan besteci ve müzisyen Manel Santisbetan ile çalışıyorum. Birlikte çok güzel çalışmalarımız oldu. “Fuga de Cerebros 2”, “Vis a Vis” ve “El Accidente” gibi film ve diziler için şarkılar yaptık. La Casa De Papel’e de Manel sayesinde dahil oldum. İzleyicilerin diziye ve müziklerine gösterdiği ilgi karşısında büyüleniyorum. Emeğimizin bu şekilde karşılık bulması tarif edemeyeceğim kadar gurur verici. Açıkçası rüyada gibiyim…

Dizinin ve müziklerinin bu denli ses getireceğini tahmin ediyor muydun?
“My Life Is Going On” şarkısı için çalışmaya başladığımda dizinin karakterlerini ve senaryoyu biliyordum. Bu projenin yaratıcısı Alex Pina ile de ilk kez çalışmıyordum. Muhteşem bir iş çıkaracaklarını elbette tahmin ediyordum ama tüm dünyada böylesine ses getireceğini bence hiçbirimiz hayal edemezdik!

Sence bu başarının ardındaki sır ne?
Bence kamera önünde ve kamera arkasında çalışan herkes La Casa De Papel projesi için kalbini ortaya koydu. Ekibin yüksek motivasyonu bu başarıyı sağladı. Senaryo zaten muazzamdı, işini tutkuyla yapan bütün ekibin bu başarıda payı olduğunu düşünüyorum.
 


Dizide favori karakterin kimdi?
Aslında dizinin başarısının ardındaki bir sır da bu belki… Dizideki karakterlerin hepsi bir şekilde herkesin hayatının bir dönemine, bir anına dokunuyor. Karakterlerin en olmadık seçimleri ve davranışları dahi izleyiciler tarafından anlayışla değerlendirildi. Aslında bir ayrım yapmam gerçekten zor. Ama itiraf etmeliyim ki Berlin’in bendeki yeri bir başka!

Dizideki karakterlerden birini canlandıracak olsan bu kim olurdu?
Belki ekipten biri olurdum… Nairobi mesela!

Seni daha yakından tanıyalım isteriz. Müzik yolculuğun nasıl başladı?
Müzikle iç içe bir ailede büyüdüm. Zaten ismim “Cecilia” da müziğin koruyucu azizinden geliyor. Babam da caz müzisyeni ve piyanist. Müziğe dair ilk anılarım da yine babamla… Onu piyano çalarken hayranlıkla izlerdim, şarkı söyleyerek ona eşlik ederdim. Hatta ilk stüdyo deneyimimi de 7 yaşındayken babamın yönlendirmesiyle bir Disney filminde şarkı söyleyerek yaşadım. Sonrasında da babamın desteğini hep hissettim. Geçtiğimiz haftalarda kaybettiğim anneannem Kübalıydı ve Olga Guillot şarkıları, bolerolar, egzotik Küba melodileri mırıldanırdı. Büyükannemden de Fransızca şarkılar duyardım. Ailemdeki bu çeşitlilik ve müzikal yatkınlık beni çok besledi. Müziğin hayatımın bir parçası olacağı çok küçük yaşlardan itibaren belliydi.
 


Şarkı söylemenin yanı sıra kendi bestelerini de yapıyorsun… Müzik tarzınızı nasıl anlatırsın?
Ben pop, soul ve groove gibi birçok farklı türde şarkılar söylüyorum. Sürekli yeni şeyler keşfetmeyi, kendi sınırlarımı zorlamayı seviyorum. Tabii doğduğum günden beri evde caz dinlendiği için ve babamdan dolayı geniş bir caz repertuvarım var. Ama mesela hip-hop da ilgimi çekiyor. Erykah Badu da dinliyorum, Robert Glasper de… Brahms da dinliyorum Paco de Lucia da… Tüm bu türlerden, sanatçılardan beslendiğim için müziğimi de tek bir türe odaklamıyorum. Müziğin her türüne büyük bir iştah duyuyorum.

İstanbul’a ilk kez geliyorsun ve iki gece üst üste sahne alacaksın. Nasıl bir repertuvar hazırladın?
Konserde en sevdiğim caz klasiklerini, kendi bestelerimi ve elbette herkesin beklediği My Life Is Going On’u seslendireceğim. Tabii sürprizlerimiz de olacak. Türkiye her zaman merak ettiğim bir ülkeydi. İspanya'da yaşayan çok sayıda Türk arkadaşım var. Birkaç ay önce Ankara’da ilk konserimi verdim. Türkiye’deki müzik dinleyicisiyle ile ilk tanışmamızdı. O kadar sıcak bir ilgi vardı ki çok keyif aldım. İstanbul’daki konserlerin de hem benim hem de dinleyici için çok keyifli olacağını umuyorum. Oradaki dinleyicilerle buluşmak için gün sayıyorum.