Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
FİLM
12/10/2019

Zombilerin babası George A. Romero'nun sıra dışı hayatı


144 bin dolar gibi küçük bir bütçeyle, Pittsburgh’da,hiç tanınmayan aktörler ve teknik imkansızlıklarla çekilen Night of the Living Dead, izleyiciye korkunç bir kabusun içinde hapsolmuş hissini iliklerine kadar yaşatmıştı. Filmin isminde geçen “gece” kelimesi, aslında o dönemki ABD’nin politik ve sosyal yaşantısının derin bir “uykuda” olmasına gönderme yapıyordu. Üstelik filmin göndermeleri bununla da sınırlı değildi; Vietnam Savaşı’nın hezimet yüklü sonuçlarına, Martin Luther King Jr, Başkan John F. Kennedy ve Robert F. Kennedy suikastlarına ve halkın bu vahşi cinayetleri sindirmesine de giydirdikçe giydiriyordu. Filmin en önemli sahnelerinden birinde ise, başroldeki siyahi oyuncu Duane Jones, diğer insanlar tarafından zombi sanılır ve silahlar ona doğrultulur. Bu sahne korku sinemasının ırkçılığa dikkat çeken en politik sahnesi olarak tarihe geçmiştir. Bu unutulmaz film, aynı zamanda bireysel silahlanmaya da dikkat çekmişti. Romero’ya göre, kapısı ve penceresi tahtalarla kaplı eve girmeye çalışan zombiler değil; elinde silah tutan insanlar esas canavardı. Günümüzde bir zombi salgınının sosyolojik eleştiri aracı olarak kullanılması mümkün gözükmüyor. Yine de korku sineması toplumlarda yaşanan farklı erozyonlara kendi meşrebince cevap vermeyi sürdürüyor. Night of the Living Dead filmiyle aynı yıl gösterime giren Rosemary’s Baby, bu yıl izlediğimiz Get Out ve Japon yönetmenlerin 50’li ve 60’lı yıllarda çektikleri filmlerin alt metinlerine bakarsak; sadece ürkütmediklerini, kendi ülkelerindeki önemli sosyal ve politik olaylara dikkat çektiklerini de görürüz.