Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
04/01/2019

Hedonutopia, yeni albümleri Yakamoz Sandalı'nı anlattı

Son dönemde yerli alternatif sahnenin dikkat çeken isimlerinden biri olan Hedonutopia ile üçüncü albümleri Yakamoz Sandalı'nı konuştuk. 

Fırat Külçek ve Kerem Feyzi ikilisinden oluşan Hedonutopia, Yakamoz Sandalı ile müzikal yolculuğunun üçüncü durağında. 2016 tarihli ilk albüm Ucube Dizayn ve 2017 tarihli ikinci albüm Yarı Cennet’in ardından iki ay önce üçüncü albümlerini yayımlayan ikili, sorularımızı yanıtladı. 

Sizce niye bu kadar sık “Neden Hedonutopia?” sorusuyla karşılaşıyorsunuz?

Fırat: Hatırlanması zor olduğu için herhalde... : ) Grubun ismini ezberlemek için gerçekten istekli olmanız gerekli. : )

Grup kurarken en zor şeyin isim bulmak olduğu söylenir. Peki siz isminize nasıl karar verdiniz?
Kerem: Hedonutopia, ismini Arzu Ütopyası’ndan alıyor. Bu ütopyaya; hayallerinizi, isteklerinizi ve rüyalarınızı katabilirsiniz. Bizim için hep üretim temelli ve özgürlükçü bir ada hayali olmuştur.

Hedonutopia olarak her yıl bir albüm yayınlama hedefiyle yola çıktınız. Bu üzerinizde baskı yaratmıyor mu?
Fırat: Baskı altındaki umutlarını unutmak yerine onlar için düşünmeye devam et! Onlar için yaşa! Komik görünse bile... Bu tip küçük iddialar, gerçekleştiğinde büyük etkiler yaratabiliyor. Yıllarca yayınlanmaktan öte şarkılar üzerinde çalıştık. Parçaların bizce demlenmesi ve ¨Ben oldum¨ diye ses vermesi gerekiyor. Radyo Boğaziçi’nin Battle of the Bands yarışmasını 2016’da kazanınca, albüm yayınlama imkanımız doğdu. Evde çıkarttığın seslerin dünyaya yayılması ve insanlardan karşılık bulması harika... Şimdi biriktirdiklerimizi yayınlama zamanı.


Kemik bir dinleyici kitleniz var ve sizi dinleyenlerde bağımlılık yaptığınız söyleniyor. Ne dersiniz bu duruma?
Kerem: Bağımlısı olduğumuz iç seslerimizle aramız iyi; bizi severler, bizden kaçmazlar. Onların duygu durumlarını sese çevirmeye çabalıyoruz. Bu da dinleyenlerin iç seslerine tanıdık geliyor herhalde...

Dinleyicide bu duyguyu uyandıran şey ne size göre?
Fırat: Şarkılar oluşurken pek çok duygu durumundan besleniyor. Bu katmanların dinleyici tarafından fark edilmesi, yürüdüğümüz çorak topraklarda bizler için birer vaha. Adeta uzaklardan gelen bir yardım paketi gibi... Tanınmak, sevilmek muhteşem yan etkiler. Müziğimizin karşılık bulması yeni ve muhteşem bir şarkı yapmak gibi...

Yakamoz Sandalı nasıl bir ruh hali içinde kaydedildi?
Kerem: Yıllarca hayalini kurup kafa yorduğumuz süreçlere dahil olurken adeta çocuklar gibi şendik! Ne yaptığını bilmeyen ama ne yapacağını çok iyi bilen çocuklardık. Her albüm bir okul gibi. Hayalinizdeki sesleri kaydedebilmek ise başka bir mücadele. Yakamoz Sandalı’nda prodüktörümüz Taner Yücel ile analog bir yolculuğa çıkmak ve yeni oyun dünyaları keşfetmek harikaydı.
 



Kimleri dinliyorsunuz, nelerden ilham alıyorsunuz?
Fırat: İzlediğimiz filmler, okuduğumuz kitaplar, gördüğümüz açık ufuklar ve insansız manzaralarda ortaya çıkan iç seslerimiz ilham kaynaklarımızdır. Müzik olarak sevdiğimiz ve küçüklükten bu yana dinlediğimiz isimleri Spotify’da Hedonukarma adında yaptığımız listede bulabilirsiniz. Yaklaşık 450 şarkı var, sürekli güncellediğimiz bir liste.

Üç albüm çıkarmış bir grup olarak Türkiye’deki müzik sektörüne dair düşünceleriniz neler?
Kerem: Dünya pazarına dahil olamamış bir sektörümüz var. Bu durum internetle ve etkili kültür şokla değişebilir. Alternatif plak şirketlerinin çoğalması ve ayakta durabilmesi çok önemli. Sinemadaki gibi devlet desteğine ihtiyaç var. Hala ucuza kaliteli plak basabilmek mümkün değil. Meslek birliklerinin de kendilerini dünya standartlarında güncellemeleri sektör gelişimi için zaruri.

Sev Beni’deki arabesk damar nereden geliyor?
Fırat: Arabesk; devlet yasaklarının müzik arayışımızı belirlemesiyle ve uzun band radyoyla kültürümüzde sevilmiş bir hazır müzik. Güzel örnekleri mevcut... Muhteşem vokaller ama biraz hazıra konmuşlar gibi. Sev Beni, Elvis’in “Love me Tender”ı ile Orhan Gencebay’ın Sev Beni bağırışı arasında kendine bakir bir koy arayan bir şarkı.

Nasıl bir ikilisiniz?
Kerem: Birbirimize alan tanıyoruz ve saygıyla yaklaşıyoruz. Ama adalet uğruna çatır çatır çatlayana kadar tartışabiliriz de... Biz, müziğe hak ettiği ilgiyi ve ciddiyeti vermeye çalışan, bunun için duygusallığı ve samimiyeti düstur edinmiş, müzik aşığı insanlarız. Bukowski’nin bir şiirinde bahsettiği gibi “Bu kimi zaman eşlerinizi ve işlerinizi kaybetmek, hatta soğuk bir bankta uyanmak anlamına gelebilir; işler yolundaysa eğer tanrılarla oturmak gibidir, bir ateşin başında kusursuz kahkahaya doğru.”

2019’a dair ütopyalarınız neler? 
Fırat: Güneşten zihinleri açacak hafif bir enerji topağı bekliyoruz.