Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
28/11/2017

Fikret Reyhan, bol ödüllü ilk filmi Sarı Sıcak'ı anlattı

Yılın bol ödüllü filmi Sarı Sıcak, 1 Aralık'ta gösterime giriyor. İstanbul Film Festivali’nde de En İyi Film seçilen Sarı Sıcak, sarsıcı bir baba-oğul hikâyesi anlatıyor.


İlk uzun metrajlı filmi Sarı Sıcak ile 36. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film dahil dört ödül kazanarak kariyerine parlak bir başlangıç yapan ve Moskova Uluslararası Film Festivali’nden de En İyi Yönetmen ödülüyle dönen Fikret Reyhan, 1 Aralık’ta vizyona girecek ödül canavarı filmini Postkolik’e anlattı.

Sarı Sıcak ilk filmin, öncelikle bir film yapmaya ne zaman karar verdin ve sonrasında nasıl bir yol izledin?
Birkaç kısa film ve belgesel deneyimden sonra Sarı Sıcak filmini çekmeye karar verdim. Senaryo içimize sinince yapımcımızla bakanlığa başvurduk, destek çıkınca da hazırlıklara başladık. Uzun bir hazırlık sürecinden sonra filmimizi dört haftada Mersin’de çektik.

İlk filmin 36. İstanbul Film Festivali’nde en iyi film ödülü alarak sıkı bir başlangıç yaptı, sürpriz oldu mu bu sonuç?
Tabi filmimize güveniyorduk ama doğrusunu söylemek gerekirse en iyi film dahil dört ödül almak hem bize hem başkalarına sürpriz oldu. Bu ilk gösterimden sonra filmimizin birilerini yüreğine dokunduğunu görmek beni ayrıca mutlu etti. Bu başarının hemen ardından uluslararası prömiyeri yaptığımız Moskova Film Festivali’nden aldığımız “En İyi Yönetmen” ödülü de önceki ödülleri pekiştirmiş oldu. Zaten sonrasında katıldığımız hemen hemen her festivalden filmimiz ödülle döndü. Özetle Sarı Sıcak, benim için sıkı bir başlangıç oldu.
 


Film, aynı zamanda bir adalet arama öyküsü… Bu temayı yakın zamanda İran yapımı ‘Dürüst Bir Adam’ filminde, ya da Ken Loach’un ‘Ben Daniel Blake’ filminde görmüştük. Genel olarak dünyadaki adalet sistemine bakışın nedir?
Evet, sinema tarihine baktığınızda adalet arama öyküsü üstüne sayısızca film yapılmıştır. Ve bu filmlerin çoğu bir bireyin adalet arayışından yola çıkarak, daha evrensel bir adalet sistemi eleştirisine ulaşır. Ken Loach’un bahsettiğiniz filminde olduğu gibi, hukuk sistemiyle örnek gösterilen ülkelerden biri olan İngiltere’de bile bir bireyin adalet arayışına şahit olabiliyoruz. Filmimizin ana karakteri İbrahim’den de yola çıkarak, ister yerel ister evrensel olsun insanın olduğu her yerde göreceli bir hak ve adalet arayışı olacaktır, diye düşünüyorum.

İlk filminizle birçok ödül ve övgü kazandınız. Bu seni bir sonraki filmin için nasıl motive ediyor?
Bağımsız film çekmenin zorluklarını bilen bilir. Hele de ilk filminizi yapıyorsanız, ben bu işe nerden bulaştım hissine kapılmadan edemezsiniz. Ama ne zaman ki filmimiz seyircilerden övgüler alıp festivallerde ödüllendirildi, işte o zaman işler değişti. Sinema aşkım tekrar depreşti diyebilirim. Şimdi ilk filmimdeki deneyimi ve motivasyonu da işin içine katarak tekrar denemek istiyorum.

Şimdi bir vizyon heyecanı var. Gişe beklentiniz nedir, seyirciye bir mesaj alabilir miyiz?
Evet, 1 Aralık’ta vizyona giriyoruz. Ve Türkiye’deki biz gibi bağımsız filmlerin gişesi ortada maalesef. Buna rağmen, ben filmimizin derdi ve sözü olan filmleri önemseyen izleyicilerin yüreğine dokunacağını ve onu seveceğini düşünüyorum. Çünkü filmin güçlü sinematografisine ek olarak sıcak ve samimi bir hikaye anlatıyoruz.
 

 

Yakın zamanda Malatya Film Festivalindeydiniz, nasıl geçti?
Malatya Film festivali bizim için çok iyi geçti. Filmimizin oradan da değerli dört ödülle ayrılması bizi mutlu etti.

Bundan sonraki plan ve projeleriniz neler?
Mülteci dramının en çok yaşanan yerlerinden biri olan, sınır kenti Hatay doğumluyum. İçimizde yaşanan böyle bir trajediyle ilgili birçok film yapıldı. Ama ben, hem tarihe not düşme hem de böyle bir trajediyi dünyaya anlatıp daha bir kamuoyu oluşturabilme adına daha çok film yapılması gerektiğine inanıyorum. Şu anda böyle bir proje üzerinde çalışıyorum.

Sinemayı film izleyerek mi kitaplardan mı öğrendin?
Kesinlikle film izleyerek öğrendim ve hala yoğun bir şekilde film izlemeyi sürdürerek öğrendiklerime bir şeyler katmaya devam ediyorum. Sıklıkla her tarzda film izlemenin bir yönetmen için çok değerli olduğunu düşünüyorum.
 


Film yapmaya devam etmekte ki en büyük motivasyonun nedir?
Sinema adeta benim için bir yaşam kaynağı… Ve o kaynağın organik bir parçası olabilmek için film yapmaya devam etmek istiyorum.

Geçmişte usta çırak ilişkisi vardı, Halit Refik- Ümit Ünal mesela… Türk sinemasında genç yönetmenler ve deneyimli sinemacıların ilişkisini nasıl buluyorsun?
Evet, eskiden yönetmenlik aktarımı usta çırak üstünden yürürdü. Bu durum kulağa ne kadar hoş ve değerli gelse de, bunun mecburiyetten kaynaklandığını düşünüyorum. Bir yönetmen adayının nadir kurulan film setlerini tecrübe etmek ve kendini geliştirmek için usta bir yönetmenin yanına çırak olmaktan başka çok az seçeneği vardı. Ama hepimizin bildiği gibi günümüzde ise gerek materyal olarak gerek deneyim olarak her şeye rahatça ulaşabiliyor artık. Tam bu noktada genç bir yönetmen, deneyimli bir sinemacıya doğrudan ulaşamasa bile internet üzerinden onun işleriyle haşır neşir olup, bir şekilde ondan yararlanabiliyor. Böyle bir iletişim şekli günümüzün en acı ironilerinden olsa bile…


Sarı Sıcak fragman: