Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
27/11/2016

Ferman Akgül'den fantastik kitap

“Osmanlı Cadısı Tırnova” adlı ilk kitabı raflardaki yerini alan maNga vokalisti Ferman Akgül sorularımızı yanıtladı.

maNga grubuyla sürdürdüğü başarılı kariyeri ve solo şarkılarıyla tanıdığımız Ferman Akgül, bir yandan yazarlık hünerlerini sergilemeye devam ediyor. Bu ay ilk kitabı

Ferman selamlar, nasılsın? İlk kitabın için tebrikler, öncelikle bu kitabı bize nasıl özetlersin kendi açından?
Teşekkürler Sadi, gayet heyecanlıyım. On tane kısa öyküden oluşan fantastik türde bir deneme diyebilirim kitap için. Hayatın ve tarihin içinden yakaladığım gerçek kesitler üzerine kurgulanmış hikâyeler bunlar. Her bir öyküde çeşitli zamanlardan ve mesleklerden seçilmiş karakterlerin yaşadıkları bir anı tasvirlemeye çalıştım. Gözlemlerimden aldığım gerçek notlar üzerine kurgulanmış hikâyeler bunlar. Bazısı tarihi, bazısı bilim kurgu, bazısı fantastik olan kısa filmler aslında benim için.

Öyküler arasında favorin hangisi?
Her bir hikâye aslında kameraya çoktan çekildi benim kafamda. Kitaba ismini veren Osmanlı Cadısı Tırnova ise lokomotif öykü. Aralarında en uzunu ve ileride romanlaştırmaya hatta sinemalaştırmaya çalışacağım bir proje benim için. Daha zamanı var... Kitapta ayrıca her öykünün çizimleri var. Onlar da her zaman birlikte çalıştığım Kaan Demirçelik'e ait.

Böyle bir kitap yazma fikri ilk olarak ne zaman ve ne sebeple ortaya çıktı?
Blue Jean dergisi bana köşe yazarlığı teklif ettiğinde “Akortsuz Öyküler” adlı bir başlıkla bu öykülerin temellerini atmaya başladım. Daha sonra gelen istekler üzerine geliştirerek ve yeni öyküler ekleyerek yayımlama kararı aldım.



Ne kadar sürede bitirdin kitabı? Yazma sürecini anlatır mısın biraz?
Kitaba ismini veren öykünün ilk fikrini 2009’da Yağmur’la (Sarıgül - maNga gitaristi) bir sohbetimiz sırasında şekillendirmeye başlamıştım. Ardından dergi yazarlığım sırasında diğer öyküleri geliştirmeye başladım. Kabaca üç-dört senelik bir hayal dünyasının birikimi diyebiliriz.

Şarkı yazmak ile bir hikâye / roman yazmak arasındaki farkı bir de senden dinleyelim...
Şarkı yazarken bizzat yaşadıklarımdan yola çıkıp fazla kurgulamadan ilerlemeyi tercih ediyordum. Öykü yazarken bu alışkanlığım da değişmeye başladı tabii ki. Gözlerimi kurgulamayı öğrenmeye başladım. Ortak noktası şu: Her ikisine de başlarken ne anlatmak istediğim kabaca belli oluyor. Fakat şarkı sözünde bağlı olmanız gereken bir de müzik kısmı var. Bu da ister istemez bir kalıp oluşturuyor sözcükler etrafında. Düz yazı ve hikâyelerde ise daha serbestim diyebilirim. Daha çok hayal kurabilmeme izin veriyor bu durum.

Yazmayı bu kadar sevmenin ardında yatan dürtü nedir sence?
Küçüklüğümden bu yana gelen bir alışkanlık bu. Her zaman yazarak daha iyi ifade edebildim kendimi. Annem ve babama bile bir şey anlatmak istediğim zaman kapılarına bir not bırakırdım:)



Fantastik roman / hikâye olarak en sevdiğin örnekler nelerdir? Hangi yazarları ve kitapları önerebilirsin bu türe yeni ilgi duymaya başlayanlara?
Edgar Allan Poe başucu yazarlarımdandır. Stephen Zweig’ı da şiddetle tavsiye ederim. “Satranç” çok iyi bir başlangıç olabilir. Zweig, çok basitmiş gibi görünen bir durumdan inanılmaz notlar çıkartabiliyor. Ahmet Hamdi Tanpınar, Reşad Ekrem Koçu tabii ki vazgeçilmez kaynaklarımdır. Bunların dışında kısa filmler de aslında çok önemli ilham kaynakları.

Hayatını değiştiren 3 kitap hangisi? Tüm türler dahilinde...
Hayatımı hiçbir kitap değiştirmedi. Ama yazmaya olan bakış açımı iki kitap derinden etkilemiştir. Orhan Pamuk’un “Yeni Hayat”ı ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”i.

Bundan sonra yine kitap projelerin olacak mı?
Söylediğim gibi, “Osmanlı Cadısı Tırnova”yı önce romanlaştırmak, hemen ardından da senaryosunu yazmak istiyorum. Sinema eğitimimin yeşerme zamanı yaklaşıyor:)