Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
FİLM
13/11/2020

Her sinefilin izlemesi gereken en iyi savaş filmleri

En iyi savaş filmleri burada! Savaş filmlerinden hoşlananlar için sinema tarihinin en iyi savaş filmlerini bir araya getirdik. Bu listedeki filmleri kesinlikle kaçırmayın!

Savaş filmleri sinema dünyasının en sevilen türlerinden biri. İnsanlığı derinden etkileyen kanlı savaşları beyazperdeye taşıyarak izleyiciye bu ruhu yansıtabilmek hiç de kolay değil. Bu yüzden her sinefilin izlemesi gereken en iyi savaş filmlerini bir araya getirmek istedik.

THE BRIDGE ON THE RIVER KWAI (1957)
II Dünya Savaşı dendiğinde akla gelen ilk filmlerden biri hiç süphesiz The Bridge on The River Kwai. Zamansız klasiklerden olan bu muhteşem film, sekiz dalda aday olduğu Oscar ödüllerinden yedi tanesini kazanarak o dönemin en ses getiren yapımlarından biri oldu. William Holden, Alec Guinness ve Jack Hawkins gibi  efsane oyuncuların rol aldığı filmin yönetmen koltuğunda bir başka efsane, David Lean oturmaktaydı. İki kez Oscar ödülünü kucaklayan yönetmenin eşsiz yapıtları arasında Lawrence of Arabia, A Passage to India ve Doctor Zhivago gibi olağanüstü yapımlar yer alıyor. 
 


FULL METAL JACKET (1987)
İşte gerçek manada bir başyapıt. Stanley Kubrick imzalı bu inanılmaz film, Vietnam savaşının bambaşka yüzünü göstermesi açısından da son derece önemli. Full Matal Jacket'taki üst düzey gerçeklik, bu filmi tekrar tekrar izlemenize neden olacak. Çatışma sahnelerinden ziyade insana ve savaşın getirdiği psikolojiye odaklanan film, antimilitarizmi anlatan en iyi yapımlardan. İzlemediyseniz inanın çok şey kaçırıyorsunuz!
 


THE DAM BUSTERS (1955)
II. Dünya Savaşı ertesindeki Altın Çağ’ı doyasıya yaşayan sinemanın erken dönem başyapıtlarından. İngilizlerin Almanlara vurduğu en önemli darbelerden biri olan Chastise Operasyonu’nu konu edinen The Dam Busters, yönetmeni Michael Anderson’ın adını da tarihe altın harflerle kazıdı. Daha sonradan Around the World in 80 Days, Logan’s Run ve Millennium gibi enfes filmlere imza atacak olan Anderson’a kariyerinin önemli başyapıtlarından birini hediye etmişti II. Dünya Savaşı.
 


APOCALYPSE NOW (1979)
Türkçeye Kıyamet olarak çevrilen Apocalypse Now, sinema tarihinin en önemli savaş filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Joseph Conrad’ın "Karanlığın Kalbinde" kitabından ve karısının notlarından faydalanarak Francis Ford Coppola tarafından uyarlanan film, yayınladındığı dönemde ortalığı tozu dumana katmıştı. En İyi Ses ve Görüntü kategorilerinde Oscar'ı kucaklayan film, Marlon Brondo, Martin Sheen, Robert Duvall, Frederic Forest, Harrison Ford, Albert Hall, Dennis Hooper ve Lawrence Fishbourne gibi efsaneleri kadrosunda barındırıyor. Hele o filmin açılış sahnesindeki muhteşem 'This End'  şarkısı söyleyin, nasıl unutulur? 
 


SCHINDLER’S LIST (1993)
Steven Spielberg imzalı bu başyapıt, efsane yönetmenin muazzam kariyerindeki en benzersiz apoletlerden biri. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, Oskar Schindler adlı bir Alman işadamının II Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazanmıştı. 

 

LETTERS FROM IWO JIMA (2007)
Clint Eastwood imzalı bu muhteşem film, İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında Amerikan askerlerinin Japon’ların elindeki Iwo Jima Adası’na yaptıkları kanlı çıkarma üzerine odaklanıyor. Amerikan askerlerine direnen Japon askerlerinin öyküsünü anlatan bu harika filmi izledikten hemen sonra yine Cllint Easwood imzalı Atalarımızın Bayrakları'nı da mutlaka izleyin. Unutmayın her savaşın mutlaka iki tarafı vardır! 
 


THE BIG RED ONE (1980)
I. Dünya Savaşı’nın Avrupa’dan ibaret olmadığını gösteren şahane bir filmdi The Big Red One. Kuzey Afrika’dan başlayıp Çekoslavakya’ya uzanan bir savaş güncesini andıran bu film, henüz Luke Skywalker rolüyle yeni şöhret kazanmış Mark Hamill ile efsane aktör Lee Marvin’i aynı projede buluşturmuştu. The Big Red One ayrıca, Shock Corridor, Pickup on South Street ve The Naked Kiss gibi kült yapımların rejisörü Samuel Fuller’ın kariyerindeki son başyapıtlardan biriydi.
 


DAYS OF GLORY (2006)
Sinemadan bahsedip de Fransız yönetmenlerin başyapıtlarına değinmemek elbette olmaz. Days of Glory, yeni dönem II. Dünya Savaşı filmleri arasında başyapıt olarak anılmayı belki de en çok hak eden yapım. Fransa’nın II. Dünya Savaşı sırasında sömürgeleri olan Tunus, Cezayir ve Fas’tan topladığı askerleri ölüm mangası olarak kullanışını ve hasbelkader hayatta kalanları Fransız askerlere tanıdığı haklardan mahrum tuttuğunu gözler önüne seren bu film, vizyona girdiğinde tüm dünyada şok etkisi yaratmıştı. Dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, mağdur askerlerin durumlarının iyileştirilmesi için bu filmi gördükten sonra bir dizi yeni kanun çıkarmıştı. Enfes yönetmen Rachid Bouchareb bugün halen sektörün en yetenekli isimlerinden biri olarak anılmakta; London River, Hors la loi ve Cheb gibi muhteşem filmleri ise herkese tavsiyemiz.
 


A BRIDGE TOO FAR (1977)
Dirk Bogarde, James Caan, Michael Caine, Sean Connery, Elliott Gould, Gene Hackman, Anthony Hopkins, Robert Redford, Liv Ullmann… Hayır, tüm zamanların en sevdiğimiz aktörlerini sıralamıyoruz, tüm bu efsane isimler A Bridge Too Far’da rol aldılar! II. Dünya Savaşı sadece zaferleriyle değil hezimetleriyle de anılan bir savaş. Market Garden Operasyonu ve telef olan 10.000 askerin hikâyesinin anlatıldığı filmin yönetmen koltuğunda bir başka efsane Richard Attenborough yer almaktaydı.
 


THE PIANIST (2012)
Savaş filmlerinden bahsedip de Roman Polanski’nin üç Oscar kazanan bu muhteşem filmini atlamak tabii ki olmaz. İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan gerçek bir dramı konu alan bu muazzam film, Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlandı. İzlemediyseniz, inanın çok şey kaçırıyorsunuz. 
 

 

THE THIN RED LINE (1999)
Yaklaşık üç saat uzunluğa sahip bu film, İkinci Dünya Savaşı sırasında Guadalcanal'da savaşan bir grup Amerikalı erkeğin değişmelerinin, acı çekmelerinin ve kendileriyle ilgili önemli keşifler yapmalarının öyküsü... George Clooney, Sean Penn, Nick Nolte, Jim Caviezel ve Woody Harrelson gibi isimleri bünyesinde barındıran filmin yönetmeni ise Terrence Malick. Bu müthiş film, sadece Jim Caviezel'ın Çavuş Witt rolü için bile izlenir! 

 

SAVING PRIVATE RYAN (1998)
Tom Hanks'in müthiş performansıyla ölümüzleşen bu film, Steven Spielberg imzalı bir başka başyapıt. II. Dünya Savaşı yıllarında üç oğlunun birden ölüm haberini alan anne, dördüncü oğlunun yaşadığını duymak ister. Artık tüm Amerikan ordusunun hedefi annenin son oğlu olan James Ryan'ı ne pahasına olursa olsun kurtarmaktır. Askerler her yerde ona ait izler aramaya başlar fakat bu öylesine bir göreve dönüşür ki bir kişiyi kurtarmak uğruna bir çok askerin hayatı tehlikeye girer. Fazla söze gerek yok, Steven Spielberg iyi ki var.

 

DAS BOOT (1981)
Sadece II. Dünya Savaşı filmleri arasında değil, tüm zamanların en başarılı filmlerinden biriydi Das Boot. Hemen her karesinde savaşın deniz hattının çetin koşullarını gördüğümüz bu olağanüstü gerçekçi film, tam manasıyla bir sinema ziyafetidir. Üç yıllık macerası boyunca tam 11 operasyon atlatan ve 27 gemi batıran U-96 ve mürettebatının hikâyesinin her anı hafızalara kazımaya değerdir. Sonradan The Neverending Story, Air Force One ve Troy gibi cilalı Hollywood yapımları çekmiş olsa da Wolfgang Petersen’in zaman ötesi başyapıtı Das Boot’tur.
 


COME AND SEE (1985)
I. Dünya Savaşı’nın en barbar yanlarını görmek isteyenlerin adresi bu film olmalı. Zaten Sovyet Rusya’dan başka bir yerden bu ölçekte vahşi bir yapım çıkması imkânsıza yakındı. Yönetmeni Elem Klimov’un bizzat şahit olduğu Nazilerin Beyaz Rusya talanında geçen film, yakılıp yıkılan 628 köyün acı dolu hikâyesini anlatmakta. 14 yaşındaki bir çocuğun tesadüfen bulduğu tüfekle Rus partizanların arasına katılmasını ve sonrasında şahit olduğu yürek dağlayan olayları konu alan Come and See, izleyeni psikolojisinin sınırlarına doğru yolculuğa çıkaran sert bir yapım. Elem Klimov’un, tüm filmlerinde görülen benzersiz anlatım dili Come and See’de zirve seviyesinde.
 


DANKIRK (2017)
Pek çok efsane filmden bahsettik, her filmin yönetmen koltuklarında da efsanelerin oturduğunun altını çizdik. Sırada Dunkirk var ve bu filmin yönetmen koltuğunda da sinemaya son dönemde damga vuran Christopher Nolan oturuyor. Inception, Dark Knight üçlemesi, Memento, The Prestige gibi efsaneleri çeken Nolan, kariyerinin ilk II. Dünya Savaşı filmini çekti. II. Dünya Savaşı’nın en kilit olaylarından biri olan Dunkirk kurtarma operasyonunu konu edinen filmde Tom Hardy, Kenneth Branagh, Cillian Murphy, Mark Rylance ve Harry Styles rol alıyor. Belçika, İngiltere, Kanada ve Fransa müttefik ordusunun Alman güçleri tarafından okyanusun dibinde köşeye sıkıştırıldıktan sonra yapılan efsanevi harekatı üç askerin perspektifinden izleyeceğiz. Nolan’ın kariyerindeki en önemli film olarak gördüğü Dunkirk, eminiz bu yılın Oscar yarışında da adını sıkça duyacağımız yapımlardan olacak. Dunkirk ülkemizde 21 Temmuz’da gösterime girecek.