İddialı korku filmi The Lodge, 'Mürit' adıyla 13 Mart'ta sinemalarda

The Lodge, geçtiğimiz sene Sundance film festivalinde prömiyerini yaptığında izleyenleri tam anlamıyla gafil avlamış bir yapım olmuş. Keyifli bir korku filmi izlemek için sinemaya gidenler, adeta travmatik bir şölenle karşı karşıya kalmışlar! Postkolik ekibi olarak, izleyicisini her anlamda zorlayan ve germekten çekinmeyen filmlere karşı sempatimiz fazlasıyla mevcuttur. Bu yüzden, ülkemizde Mürit adıyla 13 Mart’ta gösterime girecek olan The Lodge filmini heyecanla bekliyoruz.
 

Korku sinemasında pek çok çılgın yönetmenle karşılaşmanız olasıdır! Wes Craven, John Carpenter, George Romero ve Ari Aster gibi her jenerasyonda bu janra hizmet eden ürkütücü zekalara denk gelmek mümkün. The Lodge’un yönetmenleri de iki tescilli çılgın! Filmlerinin aynı zamanda senaryolarını da kaleme alan Veronika Franz ve Severin Fiala, son dönemin en kafadan sakat yapımlarından Goodnight Mommy’nin de senarist ve yönetmenleriydi. O filmin devamında ne çekecekleri merakla beklenen ikilinin bu kadar kısa sürede The Lodge ile karşımıza dikileceklerini tahmin edemezdik. Türkiye’deki ilk gösterimi geçtiğimiz sonbaharda Filmekimi bünyesinde yapılan The Lodge’un ülkemizdeki genel seyirci kitlesiyle buluşması da nihayet gerçekleşiyor, umarız gişede hakkını almayı başarır.
 

The Lodge’un senaryosunu kaleme alırken İtalyan sinemacı Sergio Casci’den de destek alan Veronika Franz ve Severin Fiala, tam anlamıyla 70’lerin giallo filmlerine selam çakan modern bir yapıma imza atmışlar. The Lodge filminde gerçek bir tarikatın öyküsü de çok önemli yer tutuyor. Heaven’s Gate adlı Amerikalı radikal dinci ve UFO sempatizanı tarikat, 1974 yılında Marshall Applewhite ve Bonnie Nettles tarafından kurulmuştu. Yaklaşık 22 sene süresince aktif olan ve pek çok müridi bulunan tarikattaki üyelerin en büyük amacı; Hale-Bopp adı verilen bir kuyruklu yıldızın geçişi sırasında o kuyruklu yıldızı takiben dünyanın yörüngesine giriş yapacak olan uzay gemisine ulaşmaktı. 1997 yılında gerçekleşen akıl almaz bir ayin sonrasında tarikatın 39 üyesi birden kendi rızalarıyla intihar ederek ölürler! Bu olay, Amerikan tarihine geçen en önemli toplu intihar vakalarından biri olarak kayıt altına alınır. The Lodge’un senaryo ekibi de bu tuhaf tarikatın hikayesinden etkilenerek filmlerinin öyküsünü yazmaya başlarlar.
 

The Lodge’un Sundance festivalindeki performansı o kadar ses getirmişti ki film, daha festival bitmeden uluslararası bir dağıtımcıya pazarlanmıştı. The Lodge’u himayesine alan firma, geçtiğimiz ay Oscar ödüllerinde tarih yazan Parasite’ın da dağıtımcısı olan Neon’un ta kendisi! The Lodge, arkasına bu kadar önemli bir şirketin güvenini almayı başarmışsa bu filmin ne kadar etkileyici olacağını varın siz düşünün! Başrollerinde Riley Keough (American Honey), Jaeden Martell (Stephen King’s IT), Lia McHugh (The Eternals), Alicia Silverstone (Batman and Robin) ve Richard Armitage’ın (The Hobbit) kamera karşısına geçtiği bu iddialı yapım, 2020’nin en iddialı korku filmlerinden biri olacak gibi duruyor. 
 

Satırlarımızın sonuna gelmeden önce, The Lodge’un konusuna biraz daha yakından değinmek istiyoruz. Richard, genç sevgilisi Grace’le evlenmek isteyen, boşanma arifesinde bir yazardır. Richard’ın çocuklarının annesi olan Laura, bu duruma dayanamaz ve intihar eder. Richard, bu olaydan kısa bir süre sonra Noel tatilini fırsat bilerek çocuklarının Grace ile kaynaşması için onları genç sevgilisiyle birlikte dağ evine gönderir; ne var ki çocuklar çoktan Grace hakkında internet üzerinden araştırma yapmaya başlamıştır ve bulduklarını cici annelerinin aleyhinde kullanmaya hazırdır. İşler elbette genç Aiden ve Mia’nın umdukları gibi gitmeyecektir! The Lodge, hem klostrofobik hem de ezoterik bir korku filmi olmanın avantajlarını köküne kadar kullanıyor. Giallo soslu bir korku filmine hazırsanız, 13 Mart’ta sinemalardaki yerinizi alın.