Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
EDEBIYAT
14/06/2019

En kapsamlı Nazım Hikmet sergisi olan Nâzım’a Yolculuk, 22 Haziran'da sona eriyor

Küratörlüğünü Prof. Haluk Oral’ın yaptığı sergi, gelmiş geçmiş en büyük Türk şairlerinden biri olarak kabul edilen Nazım Hikmet’in hayatıyla ilgili daha önce görmediğiniz pek çok belge ve materyali içeriyor.


Şiire ve özellikle de Türk şiirin dev ismi Nazım Hikmet’e ilginiz varsa, 2 Mayıs’ta kapılarını ziyaretçilerine açan “Nâzım’a Yolculuk” sergisini ne yapıp edip ziyaret edin. Küratörlüğünü Prof. Haluk Oral’ın yaptığı sergi, gelmiş geçmiş en büyük Türk şairlerinden biri olarak kabul edilen Nazım Hikmet’in hayatıyla ilgili daha önce görmediğiniz pek çok belge ve materyali içeriyor. Şairin Selanik’ten Moskova’ya kadar uzanan büyük yolculuğuna eşlik etme çabası olan sergi, doğrudan ya da dolaylı olarak Nazım Hikmet ile alakalı 1000 kadar belge ve materyali ilk kez bir araya getiriyor. Prof. Haluk Oral ile 22 Haziran’a kadar ziyaret edilebilecek bu çok özel sergiyi konuştuk.

 


“Nazım’a Yolculuk” sergisini bugüne kadar ki Nazım Hikmet sergilerinden ayıran en temel özellik nedir?
“Nâzım’a Yolculuk”, bugüne kadar gerçekleşen hiçbir Nazım Hikmet sergisine benzemiyor. 30 yıldır Nazım Hikmet’e ait belgeler topluyorum. Ziyaretçiler, birçoğu ilk kez gün yüzüne çıkmış 1000’e yakın belge, mektup, kitap ve görsel materyalle bu büyük şairi adeta yeniden tanıma fırsatı bulacak. Sergide Nazım’ın yaşamı bir yolculuk gibi kurgulandı. Doğumundan 1951’de Moskova’ya gidişine kadarki tüm süreç, farklı belge ve objelerle ele alınıyor. Ben, uzun yıllardır imza koleksiyoncu yapıyorum ve imzalı belgeleri ışık görmemesi için özel olarak muhafaza ediyorum. Sadece ve sadece bu sergi için elimdeki tüm bu orijinal belgeleri ilk kez dışarı çıkardım.

Sergide belki de en geniş bölüm Nazım Hikmet’in ailesi için ayrılmış. Bu konuya niçin böylesine dikkat çekmek istediniz?
Bunun iki temel sebebi var. Birincisi, Nazım’ın ailesiyle ilgili fazlasıyla bilgi kirliliği var. Hatta bazı kaynaklar, onu kötülemek için kökü dışarıda biri olarak bile gösteriyor. Diğeri ise, Nazım’ın Nazım olmasında aile bireylerinin derin etkisi... Bu yüzden sergi, büyük dedelerinden başlayıp Nazım’ın tüm önemli aile bireylerini tek tek ele alıyor. Nazım’ın sanata ve şiire ilgisi aileden geliyor ve ailesinden şiire ciddi şekilde ilgi duyanlar var. Örneğin Nazım’ın anneannesinin babası Müşir Mehmet Ali Paşa’nın 1878’de Almanya’da Berlin Kongresi’nde Osmanlı heyetinde bulunurken bir Alman gazetesinde yayımlanan şiiri, Alman besteci Reinhold Stöckhardt tarafından bestelenmiş. Türkiye’de hiç icra edilmeyen bu bestenin notaları da bu sergide yer alıyor. Ailesini tanımadan ve hangi koşullarda büyüyüp yaşadığını görmeden Nazım’ı anlamak kolay değil.

 


Sergiye gelenler, Nazım Hikmet’e ait neler görecek?
Sergide birbirinden değerli çok sayıda belge ve doküman var. Nazım’ın Heybeliada Bahriye Mektebi öğrenciliği sırasında yazdığı mektup ve fotoğraflardan Kuvayı Milliye Destanı’nın İnkilâp yayınlarına basılması için kendi el daktilosunda yazıp verdiği nüshasına, Rusya’ya ikinci gidişinde evlendiği Lena ile birlikte İstanbul’dakilere eski harflerle yazdığı mektuplardan Dünya Barış Konseyi tarafından Nâzım Hikmet’e layık görülen ve 22 Kasım 1950’de onun adına Pablo Neruda’nın aldığı barış ödülüne kadar aklınıza gelebilecek pek çok özel belge sergide yer alıyor. Nazım Hikmet’in Mustafa Kemal ile tanışması ve birlikte çektirdiği fotoğraf da serginin bence en dikkat çeken şeylerinden biri.

Peki bunca belge ve doküman arasında sizi en çok heyecanlandıranlar hangileri?
Açıkçası bu sergide beni fazlasıyla heyecanlandıran pek çok belge ve obje var. Fakat herhalde “Dört Nala Gelip Uzak Asya’dan” diye başlayan meşhur “Davet” şiirinin orijinal Osmanlıca el yazması, bence bu serginin en değerli parçalarından biri. Sergide Nazım Hikmet’in birinci baskı kitapları da var; çoğu imzalı… Kendi el yazısından şiirler var, babasının kız kardeşine yazdığı ya da Nazım’ın annesine, annesinin Nazım’a yazdığı mektuplar var. Sadece benim değil, Piraye Koleksiyonu’ndan da çokça değerli parça var; Nazım Hikmet’in hapishanede yaptığı tablolar, kutular; annesinin resimlerinden de var.


Sergiyle eş zamanlı olarak İş Kültür Yayınları’ndan “Nazım Hikmet’in Yolculuğu” adıyla bir kitap çıkardınız. Son olarak biraz bu kitaptan bahseder misiniz?
“Nazım Hikmet’in Yolculuğu” kitabını, “Nazım’a Yolculuk” sergisinin daha genişletişmiş hali gibi düşünebilirsiniz. Kitaptaki her şey sergide yok. Sergideki bazı şeyler de kitapta yok. Kitap, Nâzım Hikmet’in doğumundan çok daha önceki bir dönemden, 1840’lı yıllardan, ailesiyle başlıyor. Sonrasında da Nazım Hikmet’in yurtdışına gidene kadar yani 1951’e kadarki dönemi işliyor. Yurtdışına gittikten sonraki döneme ait sadece bir iki olaydan bahsediyorum.